6 Aralık 2016 Salı

BİLGİ İHTİYAÇTIR; İşin Temeli ILO


                      BİLGİ İHTİYAÇTIR;

    İşin Temeli ILO


    Hangi kademede, birimde ya da statüde çalışırsanız çalışın, eğer kendinize ait bir işyerinde faaliyet göstermiyorsanız ve bir iş sözleşmesine tabi çalışıyorsanız; 4857 sayılı iş kanununun 2. maddesi gereğince siz bir İŞÇİSİNİZ. Üstelik sahip olunan haklar bakımından beyin gücü ile çalışan bir işçi ile beden gücünü kullanan bir işçi arasında hiç bir fark yoktur. Burada özellikle vurgulamak istediğim bir nokta var; söz konusu bu iki işçi arasında yalnızca yasal çalışma hakları bakımından bir fark bulunmaz ancak konu HAK FARKINDALIĞI ise bir takım farklılıklardan hatta uçurumlardan bahsedebiliriz. Ne yazık ki, en büyük endişesi; karnını doyurabilmek, ailesini geçindirebilmek ve kendinden sonraki neslin refahını sağlayabilmek olan bir işçi çoğu zaman oturup sahip olduğu hakları öğrenmeye de düşünmeye de enerji ve zaman bulamıyor. Hani ''ekmek derdine düşmek'' denir ya, bu ülkede bazı haklar da tabiri caiz ise kuru ekmek arasında yitip gidiyor. Çünkü hiç kimse haklarına, ekmeğine sahip çıktığı kadar sahip çıkamıyor. Hoş bilgisizlik, korkuyu da beraberinde getiriyorken nasıl çıksın?

 Mesleğimi icra ederken öğrendiğim bir şey var; ne zaman bir çalışana haktan bahsetseniz, işimden olurum korkusu onu baştan aşağıya sarıveriyor... Hayır güzel kardeşim, hakkını bildiğin için işinden olmazsın, olamazsın ve olmamalısın! Aksine, hak bilmek, hukuk bilmek seni daha güçlü daha özgür ve daha verimli kılar.

Bir takım önyargıları değiştirmek çok zordur ama küçücük bir şansım olsa değiştirmek istediğim şey; FARKINDALIK olurdu sanırım.. İnsanların ve özellikle çalışma hayatı içerisinde ki bireylerin farkındalığını arttırmak! yani en azından bu postu okuyanlar, okuyabilenler için...

Tüm bu düşüncelerin beni sarması neticesinde küçük bir adım atmak, bilgiyi değerli kılmak ve insan onuruna yakışır iş kavramına hayatınızda küçük bir yer açmak adına; adeta derya deniz olan ''Çalışma hakları'' konulu bir yazı dizisine başlamaya karar verdim.
Tek tek ve uzun uzun tüm hak ve yükümlülüklere değinmek istemem nedeni ile bir kaç hafta boyunca; ''BİLGİ İHTİYAÇTIR'' ana başlığı altında, bir biri ile ilişkili ve birbirinin  devamı niteliğinde postlar yayınlayacağım.

Bilgiye ihtiyaç duyan ve bilgi gücünün farkında olan tüm okurlarıma, keyifli okumalar dilerim..


                                                   İŞİN TEMELİ; ILO


   Gelelim haftanın konusuna; yerleştirmek istediğiniz bir fikrin sağlam olmasını istiyorsanız, önce fikrin temelini en yalın hali ile ortaya dökmelisiniz. Bu nedenle bende öncelikli olarak, konunun temeli olarak varsaydığım, her birimizin çalışma hayatı ile yakından ilgili fakat pek çoğumuzun fikir sahibi bile olmadığı ILO'dan (Uluslar arası Çalışma Örgütü) ve onunla ilişkili sözleşme ve tavsiye kararlardan bahsedeceğim.

  1919 yılında kurulmuş olan ILO, sosyal adaletin ve uluslar arası insan ve çalışma haklarının iyileştirilmesi için çalışan bir Birleşmiş Milletler ihtisas kuruluşudur. Bir takım sözleşme ve tavsiye Kararları ile işçilerin hak ve menfaatlerini korumaya, çalışma hayatında genellikle daha fazla istismar edilen kadın ve çocuk işçileri özel koruma altına almaya, çocuk işçiliğini ortadan kaldırmaya çalışır. Kendisine üye bulunan hükümetlere, bahsi geçen konularla ilişkili bir takım sözleşme ve tavsiye kararlar sunarak, tüm dünyada çalışma hayatı düzeninin insan onuruna uygun bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacı taşır. Esas olarak ILO faaliyetlerinin dört temel hedefi vardır:


  •  Çalışma yaşamında standartlar, temel ilke ve haklar geliştirmek ve gerçekleştirmek.
  •   Kadın ve erkeklerin insana yakışır işlere sahip olabilmeleri için daha fazla fırsat yaratmak,
  •  Sosyal koruma programlarının kapsamını ve etkinliğini artırmak
  • Üçlü yapıyı** ve sosyal diyalogu güçlendirmek

   Bu hedefler doğrultusunda oluşturulmuş bir de anayasaları bulunur. Anayasanın başlangıcında şu metin yer alır;



   “Evrensel ve kalıcı bir barışın ancak sosyal adalet temeline dayalı olması nedeniyle; çok sayıda insan için, adaletsizliğin, sefaletin ve yoksulluğun bulunduğu çalışma koşullarının varlığı ve bunun dünya barışı ve ahengini tehlikeye düşürecek bir hoşnutsuzluğa yol açtığı ve bu koşulların örneğin günlük ve haftalık maksimum çalışma saatlerinin düzenlenmesi, işçilerin işe alınması, işsizliğe karşı mücadele, yeterli yaşam koşullarını sağlayacak bir ücretin güvence altına alınması, işçilerin genel ve mesleki hastalıklara ve iş sırasında meydana gelen kazalara karşı korunması, çocukların, gençlerin ve kadınların korunması, yaşlılık ve maluliyet aylıklarının bağlanması, “eşit işe eşit ücret” ilkesinin tanınması, sendikal özgürlük ilkesinin sağlanması, teknik ve mesleki eğitimin düzenlenmesi ve benzer diğer önlemler bakımından bu koşulları iyileştirmenin acilen gerekliliği nedeniyle;


   Gerçekten insancıl koşullara sahip bir çalışma düzeninin herhangi bir ulus tarafından kabul edilmemesi kendi ülkelerinde çalışanların durumlarını iyileştirmeyi arzu eden diğer ulusların çabalarına engel oluşturması nedeniyle;


   Adalet ve insaniyet duygularından hareketle, aynı zamanda sürekli bir dünya barışını sağlamak arzusu ve bu belirtilen hedeflere ulaşmak amacıyla hareket eden Yüksek Akit Taraflar, Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün işbu Anayasası’nı onaylarlar.”

   Anayasanın başlangıç metninde görüleceği üzere, ILO; işçi temel hak ve özgürlüklerini, dil, din,ırk,cinsiyet vb. hiç bir ayrım gözetmeksizin kapsama almaktadır. Kuruluşundan günümüze kadar
bu hak ve özgürlükleri esas alan 185 sözleşme ve 195 tavsiye kararı kabul edilmiştir.


Peki Türkiye bu sürecin neresinde yer alır?


   Türkiye 1932 yılında ILO'ya üye olmuş ve bu güne dek,

  • 8 tanesi Temel
  • 3 tanesi yönetişim ve
  • 48 tanesi teknik olmak üzere

   185 sözleşmeden 59 tanesi onaylamıştır. Onaylanan sözleşmelere ait detayları  http://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/lang--tr/index.htm linki üzerinden görebilir ve içeriklerine erişebilirsiniz.

   Ancak, görünürde onaylanan bu sözleşmelerin pratikte uygulanıp uygulanmadığını soracak olursanız şöyle cevaplayacağım; ILO, ülkelerin onaylamış oldukları sözleşmeleri uygulamalarına yardımcı olan bir denetleme sistemiyle desteklenmektedir. Ne yazık ki bu denetlemeler sonucu oluşturulan kara liste (tabiri caizse) içerisinde ülkemizin ismini de göreceksiniz. (Her ne kadar, her şeyin yolunda olduğu vurgulansa da!)


   Hali hazırda 4857 Sayılı İş kanunumuz, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi kanunu gibi pek çok mevzuata kaynaklık eden ILO sözleşmeleri ve sözleşmelerin kapsamı çalışma hayatımızı doğrudan ve oldukça güçlü bir şekilde etkilemektedir. Bu sebeple temel anlamda değinmekle yetindiğim ILO ve faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanız, bir sonraki postumda bahsedeceğim 4857 sayılı İş kanunumuzun içerik, uygulama alanı, denetim ve ilkelerinin çok daha iyi anlaşılabilmesini sağlayacak ayrıca, insana verilen değer ve işçi haklarının korunması gibi konularda Ülke olarak ne aşamada olduğumuza dair sağlıklı bir kıyaslama yapabilmenizi de mümkün kılacaktır. Aşağıda paylaşmış olduğum link üzerinden, ILO'nun resmi web sitesine erişebilir; çalışma amacı, birimleri, faaliyet alanı, etkinlik ve organizasyonları hakkında daha geniş bilgi sahibi olabilirsiniz.

                                      
“Herhangi bir ülkenin, emeğin insani koşullarını benimsememesi, kendi ülkelerindeki durumu iyileştirme isteğinde olan diğer ülkeler için bir engel teşkil edecektir.”
ILO Anayasası








** ILO'da bahsi geçen ÜÇLÜ YAPI; Hükümet-İşveren ve işçi temsilcilerinden oluşan bir yapıyı ifade etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder