26 Kasım 2016 Cumartesi

''Kahvaltılık Stratejiler''

                𝓚AHVALTILIK 𝓢TRATEJİLER 


   Savaş, strateji ile kazanılır.
   Spor müsabakaları, strateji ile kazanılır.
   Statü, strateji ile kazanılır.
   Müşteri, strateji ile kazanılır.
   İtibar, hop işte burada bir duralım...

   Evet, doğru stratejiler geliştirerek itibarınızı destekleyecek, kuvvetlendirecek güzel işler yapabilirsiniz. Lakin;

  ''Biz iyi bir strateji belirleriz, uygularız,uygulatırız ve itibar sahibi oluruz'' diye düşünenlerdenseniz, üzgünüm yanılıyorsunuz. Neden mi? Çünkü, bir savaşın belirli tarafları vardır, birde belirli sebepleri ve amaçları. Sizin içerisinde bulunduğunuz taraf ve düşman/düşmanlar ... Maddi, manevi, hukuki, siyasi, kültürel sebep/sebepler... Bir futbol maçında da taraflar bellidir ve amaçta öyle. Statü kazanmak için çalışması, gayret göstermesi gereken kişi bellidir. Müşteriyi ve müşteri sadakatini kazanmak için kimin isteklerine yöneleceğinizi bilirsiniz fakat itibar öyle bir kavramdır ki, kazanmak için kimin isteklerine yöneleceğinizi bilemez, kimin başarısına ve ya hatasına daha fazla önem vermeniz gerektiğini kestiremezsiniz. Yani bir yol haritası çizmeniz çok zordur. Dört dörtlük çizilmiş bir yolda ilerlerken, yolunuzun sınırlarında bile bulunmayan bir kayanın yuvarlanıp yolunuzu kapatması, hiçte öyle imkansız bir durum değildir. Demek istediğim şu ki; itibar, oldukça fazla bileşene sahip bir kavramdır.  Etki alanının genişliği kadar, etkisi altında şekillendiği faktörlerin sayısı da çoktur. Bu yüzden; bireysel ve kurumsal itibar yönetimi alanlarında ve bu alanların doğal, tamamlayıcı ve ayrılmaz bileşenleri olan halkla ilişkiler, iletişim, etik, marka-patent, reklamcılık, medya, insan kaynakları, kariyer, kamuoyu araştırmaları, danışmanlık, strateji, uluslar arası ilişkiler, kurumsal sosyal sorumluluk, sponsorluk, internet, sosyal ağlar, kurumsal vatandaşlık, çevrenin korunması, risk yönetimi, yönetişim, girişimcilik ve liderlik konularının tamamı ile alakalı anlık değişimler, olağanüstü durumlar karşısında esnek olmak durumundasınız. O halde ilk olarak; sizin için doğru anahtar kelimenin strateji olmadığı konusunda anlaşalım. Sonra gelelim doğru kelimeye; KÜLTÜR.

   Yönetim gurusu PETER DRUCKER' ın o can alıcı cümlesi ne de güzel ifade ediyor her şeyi;

                                      ''Kültür, stratejiyi kahvaltıda yer'' **

   Öyle ya, itibar üzerinde doğrudan ve dolaylı olarak etkisi bulunan bileşenlere yeniden bir göz atarsak, hepsinin kurum kültürünün ve toplumsal kültürün bir parçası olduğunu rahatlıkla görebiliriz ki kültür, kurmuş olduğunuz her stratejiyi tek hamle ile bozabilecek kadar güçlü bir kavramdır.

   Her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışan, detaylı bir şekilde planlanmış stratejilere milyon dolarlık yatırımlar yapan dev şirketleri bir düşünelim;

   Mükemmel kalitede bir ürün piyasa sürebilir, mükemmel bir lansman yapabilir hatta muazzam bir hedef kitleye ulaşabilirler ancak, çalışanlar arasında çok basit bir çıkar çatışması sonucu yaşanabilecek küçük hatta küçücük bir pürüzün kurum dışına yansıması; mükemmel bir ürün ya da hizmet ile kazanılan prestiji saniyeler içerisinde yerle bir edebilir. Ya da, dört dörtlük bir personel politikasına sahip bir şirket hayal edelim; mutlu personel, eksiksiz hizmet ve mutlu müşteri tablosunu elde etmeyi başarmış bu şirket, hammadde temin ettiği tedarikçi firma hakkında gazetede çıkan olumsuz bir manşet ile itibar kaybı yaşayabilir. Satış- pazarlama birimi çalışanlarınız, satış esnasında istem dışı, sizin ürününüze ait olmayan bir özelliği müşterinize vaat edebilir ve bu durum uzun vadede itibarınızı zedeleyebilir. Çalıştığınız iletişim şirketinin, sizin için görevlendirmiş olduğu call-center çalışanının o gün morali bozuk olabilir ve bu durum telefonun öbür ucundaki müşterinize tatsız bir şekilde yansıyabilir vs, vs. ...

   Dahasını tahmin edebilmek güç.

   İtibarınızı bir çırpıda zedeleyebilecek ihtimaller adeta derya deniz ve eğer müneccim olduğunuzu iddia etmiyorsanız; tüm bu tehditleri öngörüp, onlarla başa çıkabilecek bir strateji geliştirebilmeniz de mümkün değil! Ancak, birbirinden bağımsız ve güçlü stratejilerinizi ''Kurum Kültürü'' haline getirebilir ve başta kendiniz olmak üzere; çalışanlarınıza, tedarikçilerinize, müşterilerinize ve tüm komuoyuna sahip olduğunuz kültürü benimsetebilirseniz, işte o vakit itibarınızın da sizin de sırtınız yere gelmez! Çünkü bir stratejinin ya da stratejiler bütününün kültür haline gelmesi, bireylerde; bunlardan her ne olursa olsun taviz verilmeyeceği algısı oluşturur ki bu algıyı yıkmak gerçekten zordur.

    Şayet hala işletmenizin/şirketinizin/kurumunuzun, iç ve dış çevreniz tarafından kabul görmüş, benimsenmiş bir örgüt kültürü yoksa; itibarınızı kaybetmenize sebep olabilecek tehditlere karşı, bağışıklık sistemi zayıf bir insanın hastalıklar karşısında savunmasız olduğu kadar savunmasız durumdasınız. Benden söylemesi! Yine de siz, ''İtibar dediğin nedir ki? Biz hallederiz bir şekilde'' diyorsanız, o sizin bileceğiniz iş, şansınız bol olsun...









** ''Culture eats strategy for breakfast'' Peter Drucker.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder