12 Ağustos 2016 Cuma



BİR ÇAY MOLASI İLETİŞİMİ; İNFORMAL İLETİŞİM

                       

  • Benden duymuş olma ama....
  • Duydun mu?
  • Bir şey duydum ama..
  • Doğrumuymuş?
  • ........... diyorlar.
  • Çok sağlam kaynaktan duydum, öyleymiş...

   ve daha düzinelerce benzer cümle. Buyurun size bir işletme/şirket felaketi olarak ''informal iletişim''.

   Çalışanların; informal gruplar oluşturarak bilgi paylaşımında bulunmaları, kurum içi sohbetlere katılmaları, bir yerden bir yere laf taşıyıcılar aracılığıyla dedikodu ve söylenti ağını harekete geçirmeleri, örgütlerdeki kabul edilemez davranışların daha kabul edilebilir bir duruma gelmesini sağlamak için şakalar yapmaları, birlikte vakit geçirerek sosyal etkinlikler düzenlemeleri, örgütlerdeki sanal iletişim kanallarını kullanarak informal iletişim kurmaları ve yöneticilerin çalışanlarını informal olarak ziyarete gitmeleri gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bu iletişim türü ve örgüt içerisinde yaratmış olduğu iletişim ağı, devasa şirketleri dahi büyük bir kaosa sürükleyebilecek kadar tehlikelidir.  Neden mi? Öncelikle, bilginin kaynağı belirli değildir. Evet ortada çoğu zaman ciddi bir iddia ya da konu bulunur fakat bilgiyi kimin paylaştığı, hangi amaç ile paylaştığı, nereden öğrendiği hatta paylaşılan bilginin doğru olup olmadığı dahi belirsizdir. Farklı konular için defalarca belirtmiş olduğum üzere belirsizlik, stres yaratır!! İkinci olarak,  toplumsal özelliklerimiz malum; bire bin katmayı seven milletiz biz. Bu nedenle, bir çalışanın sabah kahvesini yudumlarken ağzından çıkan küçük bir söz, öğle yemeği esnasında adeta mutasyona uğramış bir şekilde kendi kulağına gelebiliyor. Daha da vahimi, kişi bu bilgiyi ilk defa duymuşçasına inanabiliyor. Bununla ilgili trajikomik bir diyaloğu sizlerle paylaşmak isterim;

   Her sabah, gazetesini alarak 08.10 'da şirkete ulaşan muhasebeci Namık bey, o sabah gazetenin ön sayfasında mali denetimlerin arttırıldığına dair bir haber okuyordu. Şirkete ulaştığında, kendisini her zaman olduğu gibi şirketin ayaklı gazetesi olarak anılan bekçi Selim efendi selamlayarak karşıladı;

 - Günaydın Namık bey, Bu gün nasılsınız?

 - Günaydın Selim efendi. Çok şükür. İyiyim iyi olmasına ama ne olacak bu hal gidişat? Bak yine mali denetimler arttırılmış. Bu aralar dönem sonu, tablolar, bilançolar, gelirler giderler derken yeterince fazla mesai yapıyoruz zaten inşallah bir denetim de bizim başımıza gelmez. Ah Selim efendi Ah emekliliğim yaklaştıkça stres yorgunluk kaldıramıyor insan. Neyse neyse kafanı şişirdim, hadi kolay gelsin sana

 - Sana da Namık bey sana da

   Namık beyin masumane serzenişi biraz mesleki olmuş olacak ki, bizim Selim efendi ancak bir kaç cümlesini, yarım yamalak anlayabilmiş. Bu kadarla kalsa iyi tabi ama birde yarım yamalak yorumlayıverince işler karışmış tabi. Namık beyden yaklaşık 15 dakika sonra kuruma gelen genel müdür sekreteri Zeynep Hanım tam Selim efendiyi selamlayıp içeriye geçecekken, Selim efendi telaşlı bir şekilde;

  -Zeynep hanım Zeynep hanım, mali denetim gelecekmiş herkesi bir telaş almış. Hatta Namık bey, bu mali denetimi kolay atlatamayız durumlar karışık diyor.Emekliliği isteyip gitmeyi bile düşünüyormuş.

- Nediyorsun  sen Selim efendi. Mali denetim mi? Namık bey istifa mı ediyor?

Arkadan konuşmanın yarısına yetişen insan kaynakları müdürü Hüseyin bey;

-Kim istifa ediyormuş? Namık bey mi? o işler öyle olur mu canım? Hem bu aralar ben nereden bulacağım yeni bir muhasebeci?

Yanlarında oyalanmadan geçip giden şirket stajyeri Aylin;

- Alo Çağla, koş çabuk koş bizim şirkete yeni bir muhasebeci aranıyor. CV getirmeyi de unutma sakın.

Aylin'in heycanlı sesini işiten Namık bey, Duyduklarının şokunu atlatır atlatmaz, Genel müdür İhsan Bey'in kapısını çalarak; 

- Bu ne demek oluyor İhsan bey? hemde emekliliğime bu akdar kısa süre kalmışken, 20 yıllık emeğim var bu şirkette nasıl çıkarırsınız beni böyle habersiz üstelik hiç bir hatam olmadan?

- Neler söylüyorsun Namık'cığım. Çabuk bana Hüseyin beyi çağırın...

   Son derece sakin başlayan bir mesai günü ve günün sonunda; asabi ve şaşkın bir muhasebeci, ne olduğunu bile anlayamamış bir insan kaynakları müdürü, şirket kapısında elinde CVsi ile bekleyen bir genç ve şirketinin mali durumundan endişe eden bir güvenlik görevlisi...

  Kulaktan kulağa bilgi aktarımı usulü ile gerçekleşen bu iletişimin sağlıklı bir iletişim türü olması, görüldüğü üzere mümkün değildir.

   Peki bunun önüne nasıl geçeceğiz?

   Üzülerek belirtmeliyim ki, insan olmanın beraberinde getirmiş olduğu bir takım özelliklerimiz sebebi ile informal iletişimi tamamen bitirmek neredeyse imkansız. Fakat kurum içerisinde sağlıklı ve formel iletişim ağları ne kadar gelişmişse, işletme içi dedikodu silsilesi bir o kadar az olacaktır. Personel bilgilendirme toplantıları, emir komuta zincirleri, öneri-şikayet kutuları ile bunu sağlayabilmek mümkün ancak yeterli değildir. İşte tam bu noktada üzerinde durmak istediğim hassas bir nokta daha var; ''Kimi zaman,dedikodunun yöneticiler tarafından kullanılan ve belli amaçlara yönelik bir iletişim stratejisine dönüşmesi''  !!!

   Özellikle yönetim kademesi dedikodu mekanizması sayesinde:
  • işletme personeli hakkında bilgi toplayabilir,
  • uygulanan yönetim politikaları hakkında geri bildirim sağlayabilir,
  • işletmenin ileride uygulayacağı ve personeli de kapsayan bir plan hakkında nabız yoklayabilir ve hatta,
  • personel arasında olumsuz laf trafiğine neden olabilecek sansasyonel olaylar ve ya radikal değişimler öncesinde karşı propaganda yapabilir.
   Hatırlatmakta fayda görüyorum; bir süre bilgi alıp-verme sisteminizi iyi ya da kötü döndürebilecek olan informal iletişim sistemi yani daha açık bir ifade ile dedikodu silsilesi; er ya da geç yönetim kademesini de içinden kolay kolay çıkılamayacak bir problemle karşı karşıya bırakacaktır. Ava giderken avlanabileceğiniz aklınızın bir köşesinde bekleyedursun, ben de; yaşamı süresince kendisini yakından takip ettiğim ABD'Lİ köşe yazarı Earl Wilson'un konu ile alakalı harika bir cümlesi ile yazımı sonlandırayım...

 ''Teknik, hiçbir zaman idarede; bir çay paydosundan daha iyi haberleşme düzeni kuramaz.''
                                                                                                                 
                                                                                                                                 Earl Wilson





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder