10 Ağustos 2016 Çarşamba

FARKINDALIK YARATAN BİR MESLEKİ DEFORMASYON



 ''Çabukluğu; iş başında geçen zamanla değil, işin ilerlemesiyle ölçmek lazımdır.''
                                                                                                           Francis Bacon


   Eğer iyi bir İK'cı olmayı kafaya koymuşsanız, bir takım mesleki deformasyonlar yaşayacağınızı en baştan kabullenmenizde fayda var. Misal, sürekli bir şeylerin takibini yapmak...  Öyle göz ucuyla bir şeyleri izlemekten bahsetmiyorum, alışveriş yaptığınız süper marketin kasasında beklerken, önünüzdeki kuyruğun gereğinden yavaş ilerlemesine kafayı fena halde takarak kasiyerin iş yapış biçimini incelemek hatta ve hatta  kafanızın içinde bir yerlerde istem dışı bir çalışma planı kurgulamaya başlamak kadar ciddi bir takip benim anlatmak istediğim.

-Eeee ne olmuş yani? demeyin.

   Bir süre sonra gerçek bir işkenceye dönebiliyor....

   Yemek esnasında gözlerinizi servis elemanlarına takılıyor, hizmet kalitesi ile ilgili yorumlar dilinizin ucuna kadar gelip, yediğiniz yemeği unutmanıza neden olabiliyor. Ofisinizde bir şeylere odaklanmış çalışırken, başka bir iş arkadaşınızın telefonda yaptığı iş görüşmesine kulak kabartıp, uslub nedeni ile çileden çıkabiliyorsunuz.  İş çıkışı kullandığınız personel servisinin şoförünü yol boyunca dikaktli dikkatli süzüp, kaç ışıkta henüz yeşil yanmadan, sarıda geçtiğinin hesabını falan yapabiliyorsunuz. İşte bir İK'cı olarak ben de bu mesleki deformasyondan nasibini alanlardanım. 

   Bir süredir gözlerimin her şeye gerekli gereksiz takıldığını farkediyorum. Şirket girişinde bulunan güvenlik kabinin temiz olup olmadığına şöyle bir göz gezdirerek içeriye giriyor, bahçevan tarafından düzenli bir şekilde temizlenmesi gerektiğini bildiğim için yerlerdeki yaprakları kontrol etmeye başlıyorum. Bir gün önce teknik departman çalışanları tarafından yapımına başlanan işler geliyor aklıma, ofisime girmeden önce hemen koşup bakıyorum. Tabi koşarken de işin maksimum kaç günde bitebileceğini, dünden bugüne ne kadar ilerlemiş olunabileceğini hesaplamaya çalışıyorum. Eğer gördüğüm manzara, yaptığım hesapla örtüşüyorsa ne mutlu. Gün içerisinde diğer departmanlara girip çıkıyor, her girişimde masaların üzerine göz gezdirmekten kendimi alamıyorum. Bazen bir evrakın ya da dosyanın günlerce hatta haftalarca üzerinde çalışılmak üzere masanın üzerinde beklediğini farkediyorum. Benim sorumluluğumdaki bir iş olmasa dahi sinirlenmeden duramıyorum. Şimdi anladınız mı bu durumu ne için deformasyon olarak adlandırdığımı?

-Hiç mi artısı yok bu durumun?
-Olmaz mıııı... FARKINDALIK!

   Şimdi en başa dönüp, sevgili FRANCIS BACON'un sözüne tekrar değinmek istiyorum. Ne tesadüftür ki, hani şu haftalarca aynı dosyanın milimetrik bir şekilde masanın aynı köşesinde durduğu departman çalışanı ile şirket içerisinde ''ne kadar çok çalıştığından en çok şikayet eden'' çalışan birebir aynı kişi çıkıveriyor. Bir diğer çalışan ise, yapılması planlanmış tüm işlerini, mesai başlangıcından öğle yemeğine kadar geçen sürede yapıp bitiriveriyor. Ne yazık ki bir çok işletmede/ şirkette fazla mesaiye kalmış malum personel ayakta alkışlanırken, sistemli ve düzenli çalışarak işlerini erkenden bitiren personelin pek takdir görmediğini söylemeliyim.

   Her ne kadar deformasyon diye adlandırıyor olsam da, bu gibi durumların FARKINDA olmaktan mutluyum. En azından söz konusu yanlış algıyı değiştirebilmek için çaba gösterdiğim ve başardığım sürece...





  

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder