26 Temmuz 2016 Salı



                  FİLDE KULAK



   Hikaye bu ya; ünlü felsefecilerden bir tanesi gözleri kapalı bir grup insanı alıp filleri tanıtmaya götürmüş.
Birisine filin sadece hortumunu tanıtmış.
Diğerine sadece kulağını,
Bir diğerine ise bacağını...
Derken bu insanlar bir araya gelmişler.
Gerçek fili tanıdığını zanneden birinci kişi; filin eğri bir su borusuna benzediğini iddia ederken, bir diğeri hiç alakası olmadığını ve filin lahana yaprağına benzeyen bir varlık olduğunu söylemiş.
Üçüncü kişi ise “size hayret ediyorum ne alakası var? fil; sütun gibi bir direkten ibaret” demiş.
Dedik ya hikaye bu; her üçü de filden bir şeyler tarif ediyorlar.
Yönlendirildikleri doğrultuda ve hatta gösterilmek istendiği kadar...

   İnternette gezinirken tesadüfen okumuş olduğum bu hikaye beni büyüledi dersem yalan olmayacak. Filleri anlatan insanlar ile ilgili bu müthiş hikayeyi tekrar tekrar okuduğumu hatırlıyorum. Her seferinde hayatın, başka bir alanına uyarladığımı da tabi. Hayatımızın özü de bu değil mi? Her birimiz, bir şeyleri, yalnızca başkaları tarafından belirlenmiş bir çerçeve ya da kendi yargılarımızın sınırları ölçüsünde görüyor, biliyor ve anlıyoruz... Misal siyaset, toplumsal olaylar, sosyal olgular, özel hayatlar, ikili ilişkiler, arkadaşlık, aile ve daha bir çok konuda, hayatımıza dahil ettiğimiz ya da birileri tarafından hayatımıza dahil edilmiş yön okları neyi gösteriyorsa yüzümüzü o yöne çeviriyoruz. İş hayatımızı düşünelim... Çoğu zaman kişisel yeterliliklerinizin, işvereniniz tarafından elinize verilmiş görev tanımı ile sınırlı olduğunu zannediyorsunuz ya da ancak ''sen bunu yapabilirsin'' dediklerini yapabilecek kadar yeterli olduğunuzu... Peki gerçekten siz bu kadar mısınız? Koskoca bir filin yalnızca hortumu, kulakları ya da bacağı mısınız?

                                   HAYIR!


   Ekonomimizin çalkantılı dönemlerden geçtiği malum, özellikle böyle dönemlerde, iş hayatı içerisinde ''nasıl olsa başka yerde iş bulamaz'cı '' işveren ve üst düzey yöneticilerin adeta mantar gibi türediklerini hepimiz biliyoruz. Aşağılayıcı bakışlar, güvensiz davranışlar, kontrol etme isteği, hata arama, yanlış yönlendirme, sorumlu tutma gibi çeşit çeşit yöntemlerle size kendinizi eksik hissettirmekten adeta keyif alan bu tip yöneticilerin, sizi kısıtlamasına asla izin vermeyin. Onlar sizi, koca bir filin yalnızca hortumundan ibaret görebilir. O halde siz de onlara, içinde bulunduğunuz piyasanın koskocaman bir fil olduğunu ve kendilerinin ise küçücük bir kuyruktan ibaret olduğunu hatırlatmaktan hiç çekinmeyin. Üstelik bunu yaparken, keyiften dört köşe olmayı da sakın unutmayın.

Walter Bagehot'un da dediği gibi '' HAYATTA EN BÜYÜK EĞLENCE; BAŞKASININ YAPAMAZSIN DEDİĞİNİ YAPMAKTIR'' ve tabi ki başkalarının, sizin için seçtiği çerçeveleri paramparça edebilmek... İyi eğlenceler....






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder