3 Haziran 2016 Cuma


                 KANGRENLİ BİR SİSTEME SİTEM!

    Bu yazıyı kaleme almak için uzunca bir süre düşündüm.Belki bir tanesine beni haksız çıkarabilecek bir yanıt bulabilirim umudu ile kendi kendime onlarca hatta yüzlerce soru sordum. Ne yazık ki ne yanıtlarım değişti ne de düşüncelerim... Üniversite yıllarında, bir hipotez olarak aklıma düşen bu konuyu çürütecek bir hipotez ne yazık ki kuramadım. Şimdi siz, nedir bu kadar mübalağalı dile getirdiğin düşünce diye soruyorsunuz, hemen yanıtlayayım; Türkiye'de çalışma hayatı adeta, kangrenli bir bacak... Kesip atsanız da boş, kabullenip sussanız da... !! Ülkesine aşkla bağlı bir vatandaş olarak, içim kan ağlayarak kullandığım bu ifademin tüm sebeplerini maddeler halinde belirtmek istiyorum;


  1. Kurumsallaşmak istediğini söyleyen fakat asla kurumsallaşmak istemeyen! aile şirketlerinin yaratmış olduğu bir istihdam alanının tam ortasındayız.
  2. Vasıflı personel isteyip, personelin vasıflarını kullanmasına asla izin vermeyen bir yönetim anlayışı ile mücadele ediyoruz.
  3. plansız, vizyon ve misyonu bulunmayan ya da bulunsa dahi tepe yönetimin dayatması sonucu oluşturulmuş olması nedeni ile çalışanlar tarafından benimsenmeyen rotasız işletmeler yaratıyoruz.
  4. Görev tanımları oluşturuyor, görev tanımında belirtilen nitelikleri taşımayan personelleri işe alıyor, görev tanımında olmayan işler yaptırıyoruz. Hatta çoğu işletme için şunu söyleyebilirim ki; görev tanımı mı? O da ne??
  5. İster yönetici olsun ister çalışan ''İş Kanunumuzun Emirlerini'' bilmiyoruz. Bazen de bilip bilmemezlikten geliyoruz.
  6. Yöneticiler hala daha, bilmem hangi departmanda kim kiminle çay içmiş, bilmem hangi departmanın yöneticisi sandalyesinden kaç kere kalkmış derdinde... üstelik bu merakın giderilmesi için işletme içerisinde tutulan personelin sayısı, gerekli olan personel sayısını çoktan geçmiş.
  7. İşinin gerektirdiği görevleri, yapması gereken işleri, söylemesi gerekenleri onaysız, izinsiz söylemeye ve yapmaya cesaret edemeyen nitelikli personellerimiz ile gurur duyuyoruz
  8. Sosyal yaşamın varlığından bir haberiz.
  9. Durumlar gerçekten kötüye giderken, cesurca ''KRAL ÇIPLAK'' diyebilecek personeli yakınımıza dahi yaklaştırmıyoruz. Oldu ki böyle personelimiz var ise itina ile susturuyor, sindiriyoruz.
  10. dürüstlükte sınıf tekrarı yapıyoruz, eşitlikte ise çoktan sınıfta kaldık
  11. Onlarca prosedür oluşturup, yalnızca kafamıza estiğinde uyguluyoruz
  12. SİSTEMSİZ yola çıkıp, yolda sistem kurmaya çalışıyoruz
  13. Öfkemizi kontrol etmekte güçlük çekiyoruz, EGO'muza sözümüz dahi geçmiyor
  14. İş etiğine aykırı onlarca durum karşısında 3 maymunu oynayan yönetici ve personel kalabalığı içerisinde sesini duyurmaya çalışanları da susturuveriyoruz..
  15. ''İzahat'' ne demek? Anlamını bildiğimiz bir kelime olduğunu sanmıyorum. Açıklama yapmıyor, açıklama yapılmasını beklemiyoruz..
  16. Güvene dayalı iş ilişkilerinden bahsediyor, ama kimsenin kimseye güvenmediği çalışma ortamları yaratıyoruz
  17. Teknolojinin sunduğu nimetlerden yararlanmıyoruz,
  18. Kurumsal bağlılığın tek taraflı olduğuna inanıyoruz, sevilmek ile sömürülmek arasında ki ince çizgiyi bir türlü göremiyoruz
  19. Haklar, hukuk, adalet??? bahsetmek dahi istemiyorum...
  20. Network kavramını ise çok yanlış anladığımızı düşünüyorum. Zira sosyal ağ kurmak ile, çıkar ilişkisi kurmak aynı şey değildir!
yazılacak çizilecek onlarca madde daha olsa da, hafta sonuna girerken kendi kendimi ve sizi daha fazla bunaltmayacağım. Sizden tek istediğim, ister yönetici olun ister çalışan, eğer bir takım şeyler sizi fazlası ile sıkıyor ise kangrene dönüşmeden müdahele etmeniz. Belki de böylece, güzel ülkemin çalışma hayatı içerisinde bir kaç özel istisnadan biri olmayı başarabilirsiniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder