6 Ekim 2015 Salı

Tehlike Geliyorum Der Ama... "Kulaktan Kulağa"

Bir işletme ya da kurum, en büyük ekonomik krizleri atlatabilir, ekonomik konjonktüre direnebilir, siyasi baskı ve zorlamaların üstesinden gelebilir, vahşi rekabet ortamında hayatta kalabilir de personeli "kulaktan kulağa konuşmaya bir başladı mı, işte o zaman kuyunun dibini görür" derdi dedem... eskiler bir şeyleri biliyorlar da söylüyorlar. Zaten tecrübe dediğimiz şey de böyle kazanılmıyor mu? Önce büyüklerimden dinledim, sonra iş hayatına dahil oldum, gördüm, duydum, yaşadım... insanoğlu, her biri kendine özgü bir kişiliğe sahip bir varlık elbetteki buda merak uyandırıyor.  Mesela ben Albert Einstein' ın "sen yapamazsın" demelerine rağmen Atomu nasıl parçaladığını hep merak etmişimdir? Ya da iş hayatından bir örnek vermek istersek; bu gün Muhtar Kent'i Cocacola'nın Ceo'su yapan değerleri... Ama hiç bir zaman, aynı iş yerinde birlikte çalıştığım bir arkadaşımın ne kadar maaş aldığı, işe girerken hangi şartları kabul ettiği ya da etmediği ilgi alanıma girmemiştir. Girmemelidir de! Iş dünyasında her birey, kendi şartlarını kendi yaratır ve olaylara kendi penceresinden bakar. Ne zaman ki kulaktan kulağa fısıltılar başlar işte o zaman ne çalışma düzeni kalır, ne çalışma etiği ne de huzuru... kulağa fısıldayan insanlar, çalışma hayatı içerisinde asla olmaması gereken HASTA RUHLU insanlardır. Bu insanlara kulaklarınızı kapatın. Kendi çalışma düzeninizi oluşturun ve kimse için bu düzenden taviz vermeyin. Kendi otokontrol sisteminizi oluşturun. Bir başkasının sizi denetlemesine gerek kalmadan siz kendinizin denetçisi olun. Patron varken karınca, patron yokken Agustos böceği havasına bürünüvermeyin". En önemlisi, onu bunu bırakın kendiniz için çalışıp, kendinizden sorumlu olup, kendi şartlarınızı yaratın. İnsan hayatta yaşı kadar değil, aklı kadar olgundur o halde başka akıllara çığırtkanlık yapmayın. Dedikodusuz, verimli, huzurlu, güvenilir bir çalışma ortamı dileyen tüm takipçilerime güzel bir hafta dilerim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder